Hürriyet

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Kira Sözleşmesi Yapılırken Dikkat Edilecek Konular Para Birimi

Kira sözleşmeleri yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de para birimidir. Enflasyon oranlarının yüksek olduğu dönemlerde yabancı para birimi ile yapılan kira sözleşmeleri kiralayan kişi lehine avantajlar sağlıyordu. Enflasyon oranlarının çok yüksek olmadığı ve yabancı paralara ait kurların ciddi değişiklikler göstermediği bu dönemlerde kira sözleşmelerinin yabancı para birimi ile yapılması kiracı lehinedir. 
6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanuna 4531 sayılı Kanunla eklenen Geçici Madde 7′nin ikinci fıkrasında kira bedelinin yabancı paraya endeksli olarak belirlenmesi halinde ayrıca sözleşmelerde öngörülen yıllık artış şartının uygulanmayacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Bu zorunlu ve emredici bir kanun kuralıdır. Taraflar yabancı para birimi ile yapılan kira sözleşmesine artış oranı ekleseler bile kiracı bu artış oranına uymak zorunda değildir.   Oysa Türk Lirası (TL) ile yapılan kira sözleşmelerinde sözleşmede artış oranı belirlenmemiş olsa bile enflasyon oranında artış yapılması istenebilir. 
Yeni Borçlar Kanunu 344/4 maddesinde belirtildiği şekliyle “Sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun, “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138 inci maddesi hükmü saklıdır.” Burada aşırı ifa güçlüğü ile taraflardan biri için dövizin değer artışı veya değer kaybından dolayı sözleşmenin çekilmez hale gelmesi anlatılmaktadır. 
Beş yıl geçtikten sonra, kira bedeli belirlenirken yabancı paranın değerindeki değişiklikler de göz önünde tutularak aynı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen “üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde” olmasına dikkat edilmelidir.  
Dövizin normalin çok üzerinde değerinin yükselmesi durumu yabancı para cinsinden yapılan kira sözleşmelerindeki en büyük risktir. Uygulamada bu tür durumlarla karşılaşıldığında Kira Bedelinin Yeniden Uyarlanması davası açılmakta ve bu davalar dövizin değerinin ciddi şekilde yükselmesi durumunda çoğunlukla kiracı lehine kazanılmaktadır. 
Kira sözleşmeleri yabancı para birimi ile yapılır ise 35 numaralı Damga Vergisi Genel Tebliği uyarınca; Damga Vergisi sözleşmenin düzenlendiği tarihteki T.C Merkez Bankası Cari Döviz Satış Kuruna göre hesaplanıp ödenmek zorundadır. Uygulamada kira sözleşmesine ait damga vergisi hesaplanırken sözleşmeyi imzalayanlar sık sık bu konuda hataya düşmektedir.
Yeni Borçlar Kanunu hükümlerine göre, tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. 
Ayrıntılı bilgi almak için info@baltaci.av.tr adresine başvurabilirsiniz.

31 Temmuz 2013 Çarşamba

Evlenme ve Boşanma Hakkında Soru ve Cevaplar


18 YAŞINDAN KÜÇÜĞÜM NASIL EVLENEBİLİRİM?
Cevap                        : Medeni Kanun’a göre evlenme yaşı 17’dir. 17 yaşında olan henüz reşit olmamış bir genç aile izni ile evlenebilecektir.
EVLENME BAŞVURUSUNU NEREYE YAPABİLİRİM?
Cevap                        : Medeni Kanun’a göre evlenme için yetkili yerler belediyelerdir. Evlilik için başvuruları eşlerden birinin ikametgahının bulunduğu ilçe yada il belediyesine yapabilirsiniz.
EVLENME BAŞVURUSUNDA HANGİ BELGELER İSTENİR?
Cevap                        : Evlilik için başvurularda çiftlerden çeşitli evraklar istenmektedir. Belediyelerin ilgili bölümlerine sunulacak bu evraklar aşağıdaki listede bildirilmiştir.
Evlilik Başvurusu İçin Gereken Belgeler Listesi
  • Öncelikle Başvurulacak Belediyeye ait ikametgah adresinde oturulduğuna dair Merniste kayıtlı olması gerekmektedir. Mernis kaydınız başka bir adreste ise güncellemeniz gerekecektir.
  • Çiftlere ait son medeni halini belirten TC kimlik numarası ve resim bulunan nüfus cüzdanı (Nüfus cüzdanı harici kimlikler kabul edilmemektedir. Evlendirme Yönetmeliği Md 18 uyarınca)
  • En az 6 adet son 6 ay içerisinde çekilmiş renkli vesikalık fotoğraf. (Başörtülü fotoğraflar alın çene ve yüz açık ise kabul edilmektedir.)
  • Aile Sağlık Hekiminden veya Belediyenin polikliniğinden alınmış Evlilik Sağlık Raporu (Raporlar doktorlar tarafından imzalı ve kaşeli olmalıdır. Aile sağlığı hekimini bilmeyenler sağlık bakanlığının Sağlık Bakanlığı linkinden gerekli bilgileri edinebilir.)
  • Boşanmış bayanlar için boşanmadan sonra ki 300 günlük süre içerisinde evlilik başvurusu yapılacak ise iddet müddetinin kaldırıldığına dair kesinleşmiş mahkeme kararı.
  • Eşler 17 yaşını tamamlamamış iseler velayeti altında bulunduğu anne yada babasından veya her ikisinden de alınmış evlenmeye izin belgesi.
  • 16 Yaşını doldurmuş kişiler evlilik için başvuruyor ise mahkemeden alınmış izin belgesi.
  • Taraflardan biri yabancı ise vatandaşı olduğu ülkenin yetkili mercilerince veya o devletin Türkiye’de temsilcilikleri var ise temsilcilikler tarafından evlenecek kişinin adını, soyadını, anne adını, baba adını, doğum tarihini, medeni halini ve evlenmesine engel halinin bulunup, bulunmadığını gösterecek şekilde düzenlenmiş ve usulüne uygun olarak onaylanmış belge (Evlenme Yönetmeliği 20.md uyarınca)
  • Evlenecek çiftler birlikte başvuru yapamayacak ise gelemeyen eşin diğer eşe Noterden düzenleyerek verdiği Özel Vekaletname
  • Belediyelerce verilecek evlenme beyannameleri ve doldurulacak belgelerin doldurulması gerekmektedir.
  • Eğer Mal ayrılığı rejimi benimsenecekse Noterden düzenlenmiş Mal Ayrılığı Sözleşmesi ibraz edilmesi gereklidir.
  • Kızlık soyadını kullanmak isteyenlerin kayıt anında bu talebini sözlü olarak iletmesi yeterlidir.
  • İkamet edilen yerden başka yerde evlenmek isteniyorsa ikametgah belediyesinden alınan İZİN BELGESİ.
  • Müracaat evraklarının geçerlilik süresi 6 aydır.
  • Gün talebi evrakların tamamlanmasından sonra yapılacaktır.
  • Müracaat tarihinden sonra en yakın 3 gün için süre verilebilmektedir.
NİKAH ŞAHİTLERİ İÇİN İSTENEN BELGELER NELERDİR?
Cevap                        : Nikah şahitleri nikah töreni anında belirlenebilir. Nikah şahitlerinin TC numaralı kimlikleri, adresini beyan etmesi ve reşit olması zorunludur.
EVLENMEYE ENGEL DURUMLAR NELERDİR?
Cevap                        : Türk Medeni Kanunu uyarınca 2 dereceye kadar kan bağı ile birbirine akraba olan kişiler evlenemez. Bunlara kardeşler, baba, torun, amca, dayı, yeğen, hala, teyze örnek gösterilebilir. Eğer eşler boşanmış ise boşanan eşlerden herhangi biri diğer eşin altsoyu ve üstsoyu ile evlenemezler. Türk Medeni kanununda evlenme yasağına ilişkin bir diğer hüküm ise evlatlıktır. Evlat edinen kişiler ile evlatlık arasında evlenme akdi kurulamaz.
EŞİM EVİ TERKETTİ BOŞANMA DAVASINI NASIL AÇMALIYIM?
Cevap                        : Terk durumlarında eğer eş haksız yere birlikte yaşanılan konutu bırakıp gitmişse, öncelikli olarak yapmak gereken terk sebebiyle boşanma davası açmak olmalıdır. Terk edilmenin haksız olduğu ispatlandığı takdirde eşin kusurlu olduğu kabul edilecek ve talep halinde mahkemece takdir edilecek bir tazminata hükmedilecektir.
EŞİM EVLE İLGİLENMİYOR NE YAPABİLİRİM?
Cevap                        : Evlilik birliği içerisinde eşlerden her biri aile birliğin bütün giderlerine katılmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğüne yerine getirmeyen eş için Türk Medeni Kanunu 198 maddesi uyarınca mahkemeye başvurulabilir. Başvuruda eşin evle ilgili ekonomik giderlere katılmadığı bildirilmelidir. Bu durumda mahkeme hakimi evle ilgilenmeyen eş yönünden çeşitli yaptırımlar uygulanmasına karar verebilir.
EŞİMLE BOŞANMADIK AMA EŞİM BOŞANACAĞIM KORKUSUYLA ELİNDEKİ MALVARLIĞI SATMAYA BAŞLADI NE YAPABİLİRİM?
Cevap                        : Aile Hukuku ailenin devamının sağlanması ve evlilik sebebiyle eşlerden birinin zarar görmesini engellemek üzere doğmuş bir kavramdır. Eğer eşlerden biri Aile Hukuku kurallarına alenen aykırı davranıyorsa bu durumda mahkemeden tedbir talep edilebilir. Elindeki malvarlığını boşanma ihtimali sebebiyle satışa çıkaran eş için mahkemeden boşanma davası bile açmadan tedbir istenebilir. Zira Aile Mahkemelerinin var olma amacının ailenin ekonomik bütünlüğünü de korumak olduğunu düşündüğümüzde mahkeme bu yönde tedbir kararı verebilecektir. Türk Medeni Kanunu Madde 199 da geçen “Ailenin Ekonomik Varlığının Korunması” maddesi baz alınarak tedbir talebinde bulunulabilir. Bu tür bir dava da mahkeme öncelikle elden çıkarılan malların değerlerine bakacak ve buna göre bir karar verecektir. Fakat dava açılırken tedbir talebi ile birlikte açılırsa mahkeme dava sonuna kadar malvarlığı üzerine tedbir koyabilir. Dava sonunda mahkeme ailenin malvarlığının satışı hususunda kendisinin onayını arayabilir. Malvarlığını azaltan eşin malvarlığı üzerindeki tasarruf hakkını sınırlandırabilir.
EVLİLİĞİN SONA ERME HALLERİ HANGİLERİDİR?
Cevap                        : Evliliğin sona erme hallerinden en bilineni boşanmadır. Fakat Medeni Kanunda tanımlanmış bir çok halde evlilik sona ermektedir. Ölüm evliliği kendiliğinden sona erdiren durumlardan biridir. Bunun yanında mahkemeler tarafından verilmiş boşanma kararı da evliliği sona erdirir. Eşlerden biri gaip olması yada ölüm karinesi sebebiyle kayıp olması halinde de evlilik belirli sürelerin sonunda kendiliğinden sona ermiş olacaktır. Ayrıca Evliliğin Butlanı hallerinde de evlilik kendiliğinden son bulacaktır. Evliliğin sona ermesinin bir diğer hali de evliliğin iptalidir. Evliliğin iptali de evliliğin sona erdiği hallerden biridir.
ANLAŞMALI BOŞANMA NEDİR?
Cevap                        : Boşanma Davaları iki ana türde açılır. Bunlardan birincisi Anlaşmalı Boşanma Davası ikincisi ise Çekişmeli (Anlaşmasız) Boşanma Davası dır. İki tarafın boşanmanın mevcut olan tüm esas hususlarında anlaşarak mahkemeye birlikte imzalanmış bir protokol ve bir tarafın dilekçesi sunularak açılır. Anlaşmalı boşanma davaları çekişmeli boşanma davalarına nazaran çok daha kısa sürmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında taraflar maddi tazminat, manevi tazminat, nafaka, velayet, mal paylaşımı, eşya paylaşımı gibi esaslı konuların tamamında anlaşmış olmalıdır.
ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI ŞARTLARI NELERDİR?
Cevap                        : Anlaşmalı boşanma Türk Medeni Kanunu Madde 166 da açıklanmıştır. Anlaşmalı boşanmanın ilk şartı evliliğin en az bir yıl sürmüş olmasıdır. Bir yıldan önce anlaşmalı boşanma ile taraflar boşanamaz. Anlaşmalı boşanmanın diğer bir şartı da evliliğin temelinden sarsılmasıdır. Evliliğin temelinden sarsılması demek evliliğin taraflardan biri veya ikisi içinde ortak yaşamanın çekilmez hale gelmesi anlamına gelmektedir. Tarafların her konuda anlaşmaya varması da anlaşmalı boşanma davasının şartlarından biridir. Taraflar her konuda anlaşmaya varmamış ise anlaşmalı boşanma davası açılamaz. Anlaşmalı boşanma davası açılırken iki tarafça ortak olarak imzalanmış ve üzerinde anlaşılmış bir protokol de bulunması gerekmektedir.
ÇEKİŞMELİ (ANLAŞMASIZ) BOŞANMA NEDİR?
Cevap                        : Boşanma davalarında taraflar boşanmanın esas hususlarında anlaşamamışlarsa bu durumda açılacak dava Çekişmeli (Anlaşmasız) Boşanma Davasıdır. Tarafların üzerinde anlaşamadığı hususlarda mahkeme tarafların kusurları, ekonomik durumları, sosyal statüleri, tanık beyanları, deliller, bilirkişi raporları, uzman raporları v.b kriterlere göre karar verecektir.
BOŞANMA DAVALARI NE KADAR SÜRER?
Cevap                        : Boşanma davalarında süre öncelikle davanın Anlaşmalı Boşanma Davası olarak mı, Çekişmeli Boşanma davası olarak mı açıldığına bağlı olarak değişmektedir. Anlaşmalı boşanma davaları tarafların duruşmaya gelmesi halinde çoğunlukla tek celsede bitmektedir. Çekişmeli Boşanma davalarında ise süre değişkendir. Süreyi etkileyen ana unsurlar davanın çekişmeli olan noktalarıdır. Çekişmeli Boşanma Davalarında süreyi etkileyen unsurlar genelde Maddi – Manevi Tazminat Talebi olup olmadığı, Nafaka Talebi olup olmadığı, Velayet Talebi olup olmadığı, Çeyiz ve Eşya talebi olup olmadığı, Tanık sayısı, bilirkişi incelemesine gerek olup olmadığı gibi konulardır. Ne kadar çok çekişmeli konu varsa sürenin uzama ihtimali o kadar artmaktadır. Ama ortalama olarak konuşmak gerekirse çekişmeli boşanma davaları 1-2 yıl arasında karara çıkmakta Yargıtay da geçecek süre ile birlikte bu süre 3-4 yıla kadar uzayabilmektedir.
BOŞANMA DAVASI AÇMAK İÇİN VEKÂLET NASIL ÇIKARILIR?
Cevap                        : Boşanma davaları Genel Dava Vekâletnamesi ile açılamaz. Kişiye sıkı sıkı bağlı bir hak olan boşanma hakkını kullanabilmek için özel türde bir vekâletname çıkarılmalıdır. Diğer birçok davanın aksine de dava dosyasına vekâletnamenin aslını sunmak gerekecektir.  Vekâletin içeriğinde vekâlet çıkaran tarafın boşanma isteği açıkça yazmak zorundadır. Boşanma vekâletlerinde muhakkak fotoğraf olmalıdır. Bu şartları taşıyan vekâletname ile boşanma davası avukat aracılığıyla açılabilir.
BULUNDUĞUM İLÇEDE AİLE MAHKEMESİ YOK. BOŞANMA DAVASINI HANGİ MAHKEMEDE AÇMALIYIM?
Cevap                        : Boşanma davalarında esas görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Aile Mahkemelerinin olmadığı yerde boşanma davaları genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerinde açılır. Asliye Hukuk Mahkemeleri boşanma davalarına Aile Mahkemesi sıfatıyla bakacaktır.
BOŞANMA DAVAMI NERDEKİ MAHKEMEDE AÇABİLİRİM?
Cevap                        : Bir davanın nerede açılacağı sorusu Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre cevaplanacaktır. HMK’ya göre boşanma davaları için yetkili mahkeme bir tane değildir. Boşanma davaları için davanın açılabileceği çeşitli yetkili mahkemeler bulunmaktadır. Bunlardan biri eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesidir. İkincisi ise eşlerin son 6 ayda birlikte ikamet ettikleri yer mahkemesidir. Son yetkili mahkeme ise davalı tarafın ikametgâhı mahkemesidir. Boşanma davası bu üç yetkili mahkeme alanından herhangi birinde açılabilir.
BOŞANMA DAVASI NEDENLERİ NELERDİR?
Cevap                        : Boşanma davası için Kanunda birçok sebep sayılmıştır. Boşanma davalarındaki mantık ise sebebin taraflardan herhangi birinden “evliliğin devam ettirmesini” beklemeyecek derece de ağır olmasıdır. Boşanma davalarında en sık görülen uyuşmazlık “Şiddetli Geçimsizlik” tir. Eşlerin gerek mizacı gerekse kültür ve yaşam tarzları şiddetli geçimsizliğe sebep olabilir. Fakat bu geçimsizliğin evliliğin devamının beklenemeyecek derecede ağır olması gerekmektedir. Yeni HMK gereğince artık Anlaşmalı boşanma davalarında bile evliliğin devam ettirilmesinin beklenemeyeceği derecede olan tartışmalar belirtilmelidir. Özel boşanma gerekçeleri de boşanma davalarında geçerli olacaktır. Kanunda sayılan ve boşanma davalarında sıkça kullanılan boşanma gerekçelerine örnek olarak zina (suç olmaktan çıksa da aldatma hala geçerli bir boşanma sebebidir sadece ceza-i sonuçları yoktur.) hayata kast, haysiyetsiz yaşam sürme, kötü muamele, onur kırıcı davranışlar, suç işleme, eşe karşı şiddet uygulama sayılabilir.
BOŞANMA DAVASININ SONUCUNDA ALINAN KARAR NASIL KEŞİNLEŞİR?
Cevap                        : Boşanma davasında mahkemece verilen karar taraflarca temyiz edilmezse dava kesinleşecektir. Taraflarca temyiz edilmesi halinde Yargıtay’dan gelecek onama kararıyla dava kesinleşir. Kesinleşmeden sonraki süreç ise Mahkeme Kalemi tarafından halledilir. Bu süreçte mahkeme kalemi kesinleşme şerhi içeren kararı kesinleşme sonrasında (30 günlük Kanuni süresi var) genelde bir hafta içerisinde Nüfus müdürlüğüne göndererek kararın nüfusa işlenmesini sağlar. Bu şekilde boşanma kararı kesinleşmiş ve nüfusa işlenmiş olur.
EŞİM BOŞANMA DAVASI AÇMAM İÇİN BANA ŞİDDET UYGULUYOR, TEHDİT EDİYOR ve AĞIR HAKARETLERDE BULUNUYOR. BUNA KARŞI NASIL ÖNLEM ALIRIM?
Cevap                        : Eşiniz evliliği devam ettirmemeniz ve dava açmanız sebebiyle tarafınıza ağır hakaretlerde bulunuyorsa önünüzde iki ihtimal olacaktır. Birincisi eğer sizde boşanma taraftarı iseniz eşinizin size karşı yaptığı ağır hakaret, tehdit ve şiddet sebebiyle boşanma davası açmaktır.  Bu şekilde eşinizin boşanmada ağır kusurlu olduğunu ispatlamış olarak manevi tazminata hak kazanmış olursunuz. Ayrıca davayı da istediğiniz şekilde boşanma ile gerçekleştirmiş olursunuz. Eğer boşanma taraftarı değil iseniz kavgalarınıza şahit olan kişileri de gösteren aile içi şiddeti engelleyen kanun çerçevesinde Aile Mahkemelerinden veya Cumhuriyet Savcılıklarından eşin evden belirli süreliğine uzaklaştırılmasını isteyebilirsiniz.
BOŞANMA DAVASINDA EŞİMİN KUSURUNU NASIL İSPATLARIM?
Cevap                        : Boşanma davalarında ispat konusunda anlattığımız üzere boşanma davalarının temelinde evlilik birliğinin bir taraf için çekilmez hale geldiğini ispatlamak yatar. Boşanma davaları için birçok ispat yöntemi vardır. Bunların en başında tanıklar gelir. Tanıklar boşanma davalarında yaşanan olayları anlatarak eşinizin kusurunu ispatlayabilir. Burada önemli olan husus tanıkların olayları duyan kişilerden değil olaylara bizzat şahit olan kişilerden seçilmesidir. Tanıkların anlatacağı konular ise eşin kusurlu olduğu noktalara ilişkin olmalıdır.
Maddi konularda boşanma davalarında taraflara kusur yükleyebilir. Devamlı hesabını bilmeden yüksek harcamalar yapan eş evlilik ekonomik sebeplerden dolayı sona eriyorsa kusurlu sayılacaktır. Bunun için birçok ispat aracı mevcuttur. Banka Ekstreleri, Kredi kartı harcamaları, haciz işlemi yapılmışsa bilgisi, menkul – gayrimenkul satışı yapılmışsa bunların bilgisi boşanma davalarında kusurun ispatını sağlayabilecektir.
Davanın konusundan biri de şiddet ise bunun için tanık anlatımları önemlidir. Fakat tanık anlatımlarından daha önemli olan durum ise sağlık raporlarıdır. Şiddete maruz kalan eş konu ile ilgili olarak Polis merkezlerine şikayet ederek tutanak tutturmalı ve maruz kaldığı şiddetin boyutlarının tespiti için sağlık raporu almalıdır. Kişinin maruz kaldığı şiddetin boyutuna göre video kaydı ve fotoğraflarla da eşin kusuru ispatlanabilir.
Son zamanlarda çok sık gündeme gelen sosyal medya vakaları da boşanma için iyi birer delildir. Eşlerin Facebook, Twitter, Linkedin ve Google Plus gibi sosyal medya sitelerinde yaptığı paylaşımlar kusuru ispatlamak için iyi birer araç olabilir. Kişilerin bilgisayarındaki kayıtlar da bu delillerin arasında sayılabilir.
BOŞANMA DAVASININ SONUCUNDA HUKUKİ DURUMUM NASIL OLACAKTIR?
Cevap                        : Boşanma davası kişinin sadece medeni hali ile ilgili durumunu değiştirecektir. Eski kanunda olan Dul hükmü kaldırılmış ve artık boşanan kişiler Bekar olarak Nüfus kayıtlarında görünmektedir. Boşanan kişi kadın ise kızlık soyadına geçebilir. Ama eğer kocasının soyadını kullanmakta haklılığını ispatlarsa soyadı değişmeden kalabilecektir. Boşanma sonrasında eşler birbirine karşı mirasçı olamazlar. Bu mirasçılık türü evlilik ile doğduğu için boşanma ile son bulacaktır. Boşanma davası sonunda mahkeme tazminatlara da hükmedebilir. Maddi Tazminat ve Manevi Tazminat konusunu ilerleyen bölümlerde bulabilirsiniz. Eşler arasında uygulanan mal rejimi de boşanma ile birlikte sona erecektir. Eşler Mal rejiminin tasfiyesini boşanma harici bir dava ile isteyebilirler. İlerleyen bölümlerde Mal Rejimleri başlığında bu konulardaki soruları da sizler için cevapladık.
BOŞANMA DAVALARINA AVUKATLA GİRMEK ZORUNDA MIYIM?
Cevap                        : Boşanma davalarında avukatla takip zorunluluğu bulunmamaktadır. Fakat özellikle taleplerin çok olduğu boşanmaların işi bilen avukatlarca yöneltilmesi hem süre hem ekonomi açısından taraflara fayda sağlayacaktır. Davanın ispatı, usüli işlemler, Dilekçelerin zamanında sunulması, duruşma esnasındaki beyanlar gibi işin teknik kısımları avukatlar tarafından takip edildiğinde hak kaybına uğrama ihtimaliniz ortadan kalkmaktadır.
AVUKATA VERECEK PARAM YOK AMA AVUKATLA BOŞANMA DAVAMI TAKİP ETMEK İSTİYORUM. NE YAPABİLİRİM?
Cevap                        : Boşanma veya hukuk davalarında barolar ihtiyacı olan kişilere avukatlık hizmetini ücretsiz verebilirler. Fakat her hal ve karda kişiler mahkeme harçları ve masraflarını kendisi karşılamak zorundadır. Bulunduğunuz ildeki baroların adli yardım bölümüne başvurduğunuzda baro sizi bir avukata yönlendirecektir. Avukatın beyanı doğrultusunda kişinin ödeme gücü mevcut ise baro vekâlet ücreti için avukata ödediği bedeli Adli Yardımdan faydalana kişiden geri isteyecektir. Adli Yardım maddi imkanları yerinde olmayan kişilere sağlanan bir destektir.
BOŞANMA DAVALARINDA DAVA BEDELİ ÜZERİNDEN Mİ YOKSA SABİT BİR HARÇ MI ÖDENİR?
Cevap                        : Genel Kural olarak Boşanma Davalarında mahkeme masrafları sabittir. Hukukta buna matbu harç denir. Boşanmanın ferileri konumunda olan tazminat ve nafaka için ayrıca harç ödenmesi istenmez.  Fakat bu taleplerinizin yanında çeyiz eşyası, ziynet eşyası veya ey eşyalarının da bedeli talep edilmişse bu bedeller üzerinden harç ödemesi ayrıca yapılacaktır. Talep ettiğiniz bedel doğrultusunda nispi harç belirlenecektir. Yeni HMK ile birlikte artık dava açılırken Tanık Sayısı, Bilirkişi Talebi, Keşif Talebi gibi unsurlar da ayrıca ücretlendirilecek ve dava açılırken peşin olarak davacıdan tahsil edilecektir.
BOŞANMA DAVASI REDDOLDUKTAN SONRA NE ZAMAN DAVA AÇABİLİRİM?
Cevap                        : Boşanma davası reddedilip kesinleşmesinden itibaren kanunen taraflar 3 yıl bir araya gelemiyorsa taraflardan birinin boşanma davası açması ile mahkeme “Eylemli Ayrılık” sebebi ile boşanma kararı verecektir. Bunun için ana kural tarafların boşanmanın reddedildiği tarihten sonra 3 yıl kesintisiz olarak ayrı yaşamalarıdır.
BOŞANMA DAVASI SÜRERKEN DAVACI EŞİM ÖLDÜ. ŞİMDİ NE OLACAK?
Cevap                        : Boşanma davası kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan biridir. Bu hak kişilerin talebinden bağımsız olarak kullanılamaz. Fakat kişi davayı açtığı için boşanmayı talep etmiş sayılmaktadır. Bu durumda yasal mirasçılar boşanma davasına devam edebilir. Boşanma davasına devam etmenin mantığı ise karşı tarafın kusurunu ispatlamaktır. Karşı tarafın kusuru ispatlanırsa boşanma gerçekleşmeden davacı eş ölse bile boşanma gerçekleşmiş gibi kusurlu ve davalı eş mirastan mahrum kalacaktır.
BOŞANMA DAVASINI KİMİN AÇTIĞI ÖNEMLİ MİDİR?
Cevap                        : Boşanma davasının kimin açtığının hukuken bir önemi yoktur. Sadece boşanma davasını açan taraf davasını ispatlayamazsa mahkeme boşanma kararı vermeyecektir. Boşanma davasını açan taraf boşanmanın gerçekleşmesi için ispat külfeti altındadır.
Ayrıntılı bilgi almak için info@baltaci.av.tr adresine başvurabilirsiniz. 

Nafaka Hakkında Soru ve Cevaplar

EŞİMDEN AYRI YAŞIYORUM. NAFAKA DAVASI AÇMAK İSTİYORUM. DAVA AÇABİLİR MİYİM?
Cevap            : Nafaka davası açmak için illaki boşanma davası açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ayrı yaşama olması da gerekmemektedir. Eşiniz ile ayrı yaşamasınız bile eğer eşiniz eviniz ile ilgilenmiyorsa nafaka davası açabilirsiniz. Ayrı yaşama durumunda da Nafaka davası açılabilir.
KAÇ FARKLI NAFAKA DAVASI AÇILABİLİR? 
Cevap                        : 4 Farklı nafaka türü için dava açılabilir. Bunlar; Yoksulluk Nafakası, Tedbir Nafakası, İştirak Nafakası ve Yardım Nafakasıdır.
Yoksulluk Nafakası: Yoksulluk Nafakası boşanmadan sonra ekonomik olarak daha kötü durumu gelecek yani yoksulluğa düşecek olan ve boşanma daha ağır kusuru bulunmayan eşe, ekonomik durumu daha iyi olan eş tarafından ödenecek nafaka türüdür.  Boşanma davası içerisinde talep edilebilir veya boşanma davası sonrasında bu dava açılabilir. Burada nafaka talebinde bulunacak eş için önemli olan boşanmada kusurunun olması değil kusurun diğer taraftan fazla olmamasıdır. Eğer iki tarafında kusuru yoksa kusurun diğer taraftan fazla olmaması sebebiyle yoksulluk nafakası istenebilir. 
Tedbir Nafakası: Tedbir nafakası adı üzerinde olduğu gibi “Tedbir” amaçlı geçici bir nafakadır. Boşanma davalarında boşanma kararı verip karar kesinleşinceye kadar geçen sürede ekonomik durumu kötü olan eşin mağdur olmaması için mahkemeden talep edilmesi halinde verilir. Tedbir nafakası için boşanma davası açılmadan da talep te bulunulabilir. Haklı olarak ayrı yaşayan eş diğer eşten hem kendisi hem de varsa bakmakta olduğu çocukları için tedbir nafakası talebinde bulunabilir. Uygulama da en çok boşanma davası görülürken tedbir nafakasına hükmedilmektedir.   
İştirak Nafakası: Eşlerin çocukları için talep edilebilecek nafaka türüdür. İştirak nafakası ortak çocuklar için ödeneceğinden bu tür nafakada tarafların herhangi bir kusuru aranmayacaktır. Velayete haiz eş ekonomik durum olarak diğer eşten her zaman iştirak nafakası isteyebilir. 
Yardım Nafakası: Yardım nafakası birbirine bakma zorunluluğu olan birinci derece akrabalar için çıkarılmış bir kavramdır. Bu nafaka türü Medeni Kanun 364 maddesinin 1 fıkrasından doğmuştur. Maddeye göre; “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” Bu madde dolayısıyla verilen nafakaya Yardım Nafakası denmektedir. Kardeşlerin nafaka borcunun doğması için kardeşin refah içerisinde yaşama zorunluluğu bulunmaktadır. 
NAFAKA DAVASI AÇMANIN ŞARTLARI NELERDİR?       
Cevap                        : Aile Mahkemelerinde nafaka davası açabilmek için haklı bir neden bulunması gerekmektedir. Haklı nedenlerin en başında eşin evin ekonomik sorumluluklarını yerine getirmemesi ve evine özen göstermemesi söylenebilir. Boşanma aşamasında ise yoksulluğa düşecek eş diğerinden ağır kusurlu olmamak kaydıyla nafaka talep edebilir. Aile Mahkemelerinde Nafaka’nın ana mantığı evlilik içerisinde sorumluluklarını yerine getirmeyen eşlerin sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak, boşanma aşamasında ise evliliğin sona ermesi sebebiyle maddi durumunda kötüleşme olacak eşin evlilik içerisindeki maddi durumuna yakın bir duruma eriştirmektir.
ÇOCUĞUM İÇİN NE KADAR NAFAKA İSTEYEBİLİRİM? 
Cevap                        : Uygulamada çocukların yaşına göre değişmekle birlikte ortalama 200-600 TL arasında bir nafakaya hükmedilmektedir. Eşin ekonomik şartları normal vatandaşların oldukça üzerinde ise bu rakamda doğru orantılı olarak artacaktır. O yüzden Nafaka Miktarı nasıl belirlenir sorusuna verdiğimiz cevaba göre isteyeceğiniz nafaka miktarını belirleyebilirsiniz. 
NAFAKA MİKTARI NASIL BELİRLENİR?  
Cevap                        : Nafaka miktarı belirlenirken mahkeme çeşitli kriterleri göz önüne alacaktır. Fakat nafakanın belirlenmesinde hakimin takdir hakkı çok büyüktür. Nafaka belirlenmesinde tarafların ekonomik ve sosyal durumları en belirgin kriterlerdir. Hakim nafaka miktarını belirlerken nafaka ödeyecek eşin iş durumu, çalıştığı pozisyon, ailenin daha önceki yaşam tarzı v.b hususları değerlendirerek hakkaniyete göre bir miktar belirler. 
EŞİM NAFAKAYI ÖDEMİYOR. NASIL ALABİLİRİM?            
Cevap                        : Eş mahkeme tarafında n hükmedilmiş nafakayı ödemiyorsa bu durumda icra takibi yapılmalıdır. Nafaka için yapılacak tek bir icra takibi daha sonra doğacak nafakalar içinde geçerli olacaktır.
EŞİM NAFAKAYI ÖDEMİYOR. ŞİKAYET EDERSEM NE OLUR?
Cevap                        : Ceza kanununda ana hüküm hiç kimse ekonomik sebeplerden dolayı özgürlüğünden mahrum bırakılamazdır. Fakat nafaka borcunu bu kuraldan müstesnadır. Nafaka borçları ödenmediği takdirde nafaka alacağı ödenmeyen eş tarafından şikayet hakkı vardır. Bu şikayet neticesinde mahkeme ödenmeyen her nafaka alacağı için ayrı ayrı cezaya hükmedecektir.
ALDIĞIM NAFAKA ÇOK DÜŞÜK. NE YAPABİLİRİM, NAFAKAYI ARTIRABİLİR MİYİM?     
Cevap                        : Nafaka davalarında mahkemeler sabit bir nafakaya hükmettiği takdirde enflasyon v.b nedenlerle belirli durumlarda nafaka miktarı günün koşullarına göre çok küçük rakamlarda kalmaktadır. Kanunda bu durumu engellemek adına iki çözüm getirilmiştir. Birincisi nafaka kararı alınırken nafakanın artan oranlı olarak belirlenmesidir. Fakat çoğu zaman mahkemeler uygulamada oluşan sorunlar sebebiyle bu şekilde bir karar vermezler. Nafaka alacaklısı eşin nafaka ücretinin günün ekonomik şartlarına göre az kalması sebebiyle açabileceği Nafaka Artırım davası mevcuttur. Nafakanın artırılması davasında hakim nafakayı günün koşullarına göre yeniden değerlendirip bir karar verecektir.
EŞİME ÖDEDİĞİM NAFAKA ÇOK YÜKSEK NAFAKAYI DÜŞÜREBİLİR MİYİM?           
Cevap                        : Nafakanın artırılması gibi düşürülmesi de mümkündür. Bunun için yeni bir dava açmanız gerekmektedir. Açılacak davanın adı nafakanın uyarlanmasıdır. Nafakanın uyarlanması davalarında öncelikli olarak hakimin takdir hakkı mevcuttur. Bu konuda objektif kriterler bulunmamaktadır. Hakim tarafların sosyo-ekonomik durumlarını değerlendirerek bir karar verecektir. Nafaka borçlusu ekonomik şartlarında bozulma olduğunu, nafaka miktarının çok yüksek oluşunu, kişisel ihtiyaçlarını nafaka borcu sebebiyle karşılayamaz hale geldiğini, nafaka alacaklısı eşin ekonomik durumunda ciddi artış olduğunu iddia ederek Nafakanın uyarlanmasını talep etmesi uygun olacaktır. 
NAFAKA BORCUM NE ZAMAN BİTECEK? 
Cevap                        : Nafaka her ay doğan bir borçtur. Kendiliğinden sona ermez. Nafakanın sona ermesi için; öncelikle nafaka çocuklara ödeniyorsa çocukların rüşte ermesinden başka bir deyişle 18 yaşını doldurmasından sonra çocuklar yönünden nafaka borcu sona ermektedir. Eş yönünden ise, eşin yeni bir evlilik yapması, ekonomik gelirinin çok iyi seviyeye gelmesi gibi durumlarda talep halinde nafakanın kaldırılması kararı verilebilir. 
Avukat Arif BALTACI
Ayrıntılı bilgi almak için info@baltaci.av.tr adresine başvurabilirsiniz. 

17 Mayıs 2013 Cuma

Sorularla Sosyal Güvenlik.


Soru: 1996 senesinde kurulmuş Ltd. Şti. ortağıyız. 1997-05.06.08.09.10.11.aylar 1998-12 ayın tamamı ödenmemiş prim borçları yüzünden takip yapılmış. 500-TL’lik asli borç 2012 itibarı ile 14,000-TL olmuş ve 2007 senesinde SSK’dan emekli oldum. 2012/02 aydan başlamak üzere bu ay dahil 4,000-TL civarı kesinti yaptılar. Ayrıca diğer ortak eşime ait araca uyap üzerinden haciz koydular. zamanaşımı olduğu için maaş haczinin ve oto haczinin kaldırılacağını öğrendim. Ne yapmam gerekir kesintileri nasıl geri alabilirim. haczi yapan sgk istanbul kartal ben izmir buca da oturuyorum. Şimdiden teşekkürler kolay gelsin. F.ÖZTÜRK
Borcunuz 506 Sayılı yasa döneminde doğduğundan;
Vadesi 30 Eylül 2008 veya öncesinde sona eren prim alacakları için zamanaşımı süresi;
- 07.12.1993 ve öncesinde sona eren alacaklar için, Borçlar Kanunu hükümlerine istinaden, ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden günden itibaren on yıl,
- 08.12.1993 ila 05.07.2004 tarihleri arasında sona eren alacaklar için, 6183 sayılı Kanun hükümlerine istinaden, alacağın ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren beş yıl,
- 06.07.2004 ila 30.09.2008 tarihleri arasında sona eren alacaklar için, Borçlar Kanunu hükümlerine istinaden, ödeme süresinin sona erdiği tarihi takip eden günden itibaren on yıl, olarak dikkate alınacaktır.
1998 yılındaki borcunuzun takip eden yıldan itibaren zamanaşımın süresi 5 yıl olup, zamanaşımını kesen veya durduran hallerin bulunmaması halinde 2003 yılında sona ermiş olacaktır. Ancak uygulamada SGK prim borçları ile ilgili olarak maalesef zamanaşımı sürelerini dikkate almamakta ve mahkeme kararı istemektedir. Sizde belirtiğim bilgiler çerçevesinde borcunuzun zamanaşımına girdiği gerekçesi ile iş mahkemesine dava açabilir alaccağınız kararı SGK’ya sunarak kesintilerinizi alabilirsiniz.
Soru: Babam 1963 doğumludur. 1986 yılında sigorta girişi vardır. Toplam Sigorta şuan 668 gündür. Askerliği borçlanması ile birlikte 210 Gün yabancı ülkede sigortalığı vardır. 2004′ün 4. ayından itibaren 2012 ‘in 04 Ayına kadar BAĞ-KUR var. Ne zaman emekli olabilme şansı vardır. ” K.DEMİR
Babanınız Bağ-Kur emeklilik şartlarını sağlamak yerine 25 yıl 49 yaş 5300 gün şartından SSK’dan emekli olabilir. Bunun için 3,5 yıl SSK’lı olarak çalışması ve emeklilik başvurusunda bulunması gerekmektedir.
Soru: 2 ay önce almış olduğum %53 raporum var sigorta başlangıç tarihim 1999, pirim gün sayım 4000 yaşım 36 ne zaman nasıl faydalanabilirim vergi indirimi emekliliğinden teşekkürler.
Vergi indiriminden emekli olmanız için 18 yıl sigortalılık süreniz ve en az 4080 gün sigortalılığınızın olması lazım. Örneğin sigorta başlangıç tarihinize göre 01.01.1999 tarihinde işe girmişseniz 01.01.2017 yılında emeklilik için başvurabilirsiniz.
Soru: 1988 yılının 1’inci ayından SGK başlangıcım var. Uzun yıllar çalışmadım 2004 yılında 3 ay çalıştım. 2009 yılında 13 ay isteğe bağlı yatırdım ve 1.5 yıldan bu yana da çalışıyorum. Toplam sanırım 1020 gün prim yatırmışlığım var. İsteğe bağlı ile birlikte bu zaman esnasında 3 çocuğum var onların parasını yatırırsam ve yaklaşık 1 yıl daha çalışırsam 3600 dolduruyorum 44 yaşında emekli olacağım gözüküyor. 3600 den emekli olabilir miyim?
Sigorta başlangıç tarihiniz 01.08.1999 tarihinde önce ise 15 yıl 3600 günden kısmi olarak emekli olabilme durumunuz var. Ancak 3600 günü doldurmanız için en fazla sigortaa başlangıç tarihinizden sonra doğan iki çocuk için borçlanabilirsiniz. Bu borçlanmalarla gün sayınızı tamamladığınızda emeklilik için başvurabilirsiniz.
https://twitter.com/osozbolat
http://www.facebook.com/osozbolat
www.ilkoku.net

Bir önceki yazımız olan Çocuk Parasının Ne Kadarı SGK Primine Dahil Edilmez? başlıklı makalemizde Çocuk Parası, Çocuk parası hesaplama ve çocuk parasını kimler alır hakkında bilgiler verilmektedir.

12 Mart 2013 Salı

Çocuk Pornosu, Porno Paylaşımı ve Müstehcenlik Kavramı Hakkında Ayrıntılı İnceleme


GENEL AÇIKLAMA

İnternetin kullanıcı sayısının dünyada ve ülkemizde oldukça yaygınlaşması ve gündelik hayatımızın vazgeçilmez bir öğesi olmasının sonucunda suç kavramlarında da çeşitli değişikler yapılmak zorundadır. Özellikle kişisel bilgilerin tamamen deşifre edilebildiği sosyal medya siteleri ve video paylaşım sitelerinde yapılan paylaşımların, izlenen içeriklerin, paylaşılan gönderilerin hukuki değerlendirmelerinde ve uygulamada verilen cezalarda hala net bir durum ortaya çıkmamıştır. Kanunların ihtiyaçlar doğrultusunda zamanla yapıldığı göz önüne alınırsa bu konularda hukuki düzenlemelerinde getirilmesi kaçınılmaz olacaktır. 
Bu yazımızda internet kullanıcıları tarafından yüksek oranda ziyaret alan Porno (adult) sitelerinin ziyaret edilmesi sonucunda neler olabileceği, muhtemel tehlikeler, çocuk pornosu, porno paylaşımının hukuki sonuçları ve müstehcenlik kavramları üzerinde duracağız. 
Bu kavramların hukuksal boyutlarına ayrıntılı olarak değinmeden önce kavramları kısaca açıklamak gerekmektedir. 
TCK kapsamında 18 yaşını doldurmamış kişiler çocuk statüsünde sayılmaktadır. Bu sebeple 18 yaşından küçük kişilere ait çocuk pornosu sayılabilecek videoların bilgisayarda bulundurulması suç unsuru teşkil edecektir. Bir videonun çocuk pornosu sayılması için çocuğun herhangi bir cinsel içerikli faaliyette gösterilmesi veya çocuğun vücudunun cinsel tahrik amacıyla teşhir edilmesi yeterlidir.  Fakat ceza kapsamına sadece videolar girmemekte dergi, fotoğraf, çizgi film, slayt gösterileri gibi görsellik içeren materyallerde ceza kapsamının içerisinde bulunmaktadır.
Herhangi bir hukuka aykırı hareket olması bile çocuk pornosu izleyen kişilerin toplumda ciddi bir tehlike olarak görülmesinin ve cezalandırılmasının ana sebebi yapılan kontrollerde bu tür kişilerin yüksek bir oranının Pedofili hastası olmasıdır. Burada hukukun önleyiciliği kavramı devreye girmektedir. Yüksek hassasiyet gösterilmesi gereken çocuklar açısından cinsel taciz veya tecavüz suçunun oluşması beklenmemekte bu tür eylemleri yapma eğilimi gösteren veya bunu yapacağına dair ciddi emareler olan kişilerde bu kapsamda hukuken cezalandırılmaktadır. 
Müstehcenlik Kavramı TCK’da tanımlanmamıştır. Türk Dil Kurumu tarafından “müstehcen” kelimesi açık-saçık, edebe aykırı ve yakışıksız olarak tanımlanmıştır. 

Ülkemizde çocuk pornografisinin bulundurulmasının dahi tamamen yasaklanması 2002 senesine dayanmaktadır. 2002 senesinde ülkemiz çocuk pornosunu yasaklayan “Cinsel Suistimale ve Cinsel İstismata Karşı Çocuklarına Korunmasına Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzalamıştır. Sözleşmenin imzalanmasının hemen ardından 4755 sayılı “Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi ile ilgili İhtiyari Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun” çıkartılmıştır. Ayrıca Ceza Kanunumuzda çocuklara karşı yapılmış cinsel eylemlerin İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar başlığı altını ele alınması konuya ne kadar önem verildiğinin göstergesidir.
Türk Ceza Kanunu 103 maddesinde Çocukların Cinsel İstismarı tanımlanmış ve maddede çocuk pornosundan bahsedilmemiştir. Fakat TCK 226 sayılı Müstehcenlik başlık maddesinin 3 bendinde çocuk pornosuna ilişkin ayrıntılı bir hüküm konulmuştur. Buna göre “Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi, beş  yıldan  on  yıla  kadar  hapis  ve  beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden, bulunduran ya da başkalarının kullanımına sunan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” madde kapsamına bakıldığında çocuk pornosunun bulundurulması dahi suç sayılmıştır.  Aynı maddenin devamında ise suçların basın yayın yoluyla işlenmesi halinde cezanın artacağı bildirilmiştir. Bu madde de geçen “elektronik kitle iletişim aracı” ibaresi de internet sitelerinin de basın yayın organı olarak görüldüğünü ispatlar niteliktedir.

PORNO İZLEME ve PORNO PAYLAŞIMI
Öncelikle belirtmek gerekir ki Türk Ceza Hukuku sisteminin pornoya bakış açısı oldukça serttir. Kanunlarımızda her ne kadar porno izlemek suç teşkil etmese de porno izlenmesine aracılık etmek suç teşkil edecektir.
Türk Ceza Kanunu 226 maddesinin 2.Fıkrasında “Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” denmektedir. Buna göre porno izlemek suç sayılmasa da bunu yayınlamak veya yaymak suç sayılacaktır. Kanun maddesinde çok dikkat edilmeyen ve henüz üzerine çok gidilmemiş bir ayrıntı bulunmaktadır. Kanun maddesinde Müstehcen “yazı veya sözleri” ibaresi ile ceza kapsamı oldukça geniş tutulmuştur. Erotik hikayeler yayınlayan birçok sitenin yayınları bu kapsamda değerlendirilecektir. Müstehcen yazı paylaşımı Twitter, Facebook, Digg gibi ortamlarda yayınlansa bile bunu yayınlayan kişiye bu madde kapsamında ceza davası açılabilecektir. Kanun kapsamının bu kadar geniş tutulması anlamsız olmakla birlikte uygulamada bu yönde cezalandırmalar henüz olmamıştır. Fakat şikâyet olduğu takdirde müstehcen yazı paylaşımı da bu madde kapsamında değerlendirilecek ve kişiye 6 ay ile 3 yıl arasında bir hapis cezası verilecektir.
Porno izlemenin suç sayılmadığını belirtmiştik. Fakat bazı sitelerde Teen, Teenage, Lolita gibi geçen başlıklarda porno paylaşımı yapılmaktadır. Bu pornoların izlenmesi kanun anlamında suç teşkil edebilir. Zira bu tür sitelerde her ne kadar +18 gibi ibareler olsa da içerikteki görüntü eğer TCK’ya göre çocuk sayılan birine aitse çocuk pornosu izlenmiş ve suç işlenmiş olacaktır. Özellikle Xhamster gibi sitelerin dünyada izlenirliği düşünülürse bu oldukça yüksek bir ihtimal olarak ortaya çıkmaktadır.
Porno paylaşımı ise yaş ayrımı yapılmaksızın suçtur. Çocuk pornosu kadar ağır cezası olmasa da porno paylaşımı yapılması veya porno içerik barındıran görüntünün dijital yollarla dağıtılması suç teşkil edecektir. Bu içeriklerin bilgisayarda bulunması her hangi bir suç oluşturmaz. Fakat porno içeriğinin paylaşımı tespit edildiği takdirde TCK 226 kapsamında suç oluşacaktır.
Bu suçlarla mücadele etmek üzere Emniyet Genel Müdürlüğü, Bilgi İşlem Daire Başkanlığına bağlı olarak İnternet ve Bilişim Suçları Şube Müdürlüğü görev yapmaktadır.
Porno izleme ve bulundurmanın suç teşkil ettiği iki alan bulunmaktadır. Birincisi yukarıda ayrıntısı ile anlattığımız çocuk pornolarıdır. İkincisi ise hayvanların kullanıldığı pornolardır. Hayvanların bu tür cinsel içerikli materyallerde kullanılması durumunda bunu izleyen yada bunu bulunduran kişi de suça iştirak etmiş olacaktır.  
MÜSTEHCENLİK
Bu kavramın TCK da tanımlanmadığını söylemiştik. “Müstehcenlik” kelimesi hukuk camiasında, vatandaşların edep ve haya duygularını zedeleyen, cinsel arzuların tahrik ve istismar edilmesi ile toplumun genel ahlak kurallarına aykırılık teşkil eden davranışlar anlatılmaktadır.
Fakat daha önce de belirttiğimiz gibi yasanın Müstehcenlik konusunda ayrıntılı bir açıklama yapmaması burada bahsedilen kavramın çok geniş yorumlanabileceği anlamına gelmektedir. Ceza hukukunun ana mantığı olan suçta ve ceza da kanunilik ilkesi gereğince kişi yaptığı eylemin suç olup olmadığını bilmek zorundadır. Oysa müstehcenlik kavramı o kadar geniş yorumlanabilir ki bu anlamda sanal medyada yazılan sinkaflı cümleler bile bu kapsamda değerlendirilebilir.
Türk Ceza Kanunu yapılırken cezalandırılmak istenen konu aslın pornografidir. Fakat kanun metninden dolayı “Müstehcenlik” kavramının içinin doldurulması yargıya kalmıştır. Normal olarak müstehcenlik sebebiyle yapılan eylemin (pornografi içermediği sürece) suç teşkil etmemesi lazımdır. 
Müstehcenlik kavramının kanunda yer bulmasının gerekçesi genel ahlakın korunmasıdır. Ahlaksızlık cezalandırılabilir mi? Ahlak kavramı kişiye göre değişir mi? Ahlak Göreceli bir kavram mı? gibi tartışmalar hukuken yapılsa da kanun da yer bulmuş bu madde nedeniyle mahkemeler tarafından cezalar verilmektedir.

10 Mart 2013 Pazar

Tüketici Hakem Heyetlerine Başvuru Kılavuzu


13-bin-tuketici-basvurusu-oldu-789654n

Her il ve ilçedeki Valilik ve Kaymakamlık bünyelerinde bulunan tüketici hakem heyetlerine nasıl ve hangi şartlarda başvurabileceğinizi biliyormusunuz?

TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETLERİNİN ÇALIŞMALARINDAKİ USUL ve BAŞVURU  ESASLARI 

Satın almış olduğunuz herhangi bir ürün veya satın almış olduğunuz yada size sunulan hizmetin ayıplı olduğunu tespit ettiğiniz anda ilk olarak ürünü veya hizmeti almış olduğunuz sağlayıcı ile görüşerek sorunu çözmeyi denemeniz uygun olacaktır. Fakat size ürünü veya hizmeti sağlayan satıcı sorunu çözemiyor yada çözmek istemiyor ise kısacası tüketici hukukunun kendisine yüklemiş olduğu yükümlülüğünü yerine getirmiyorsa, ürün veya hizmeti aldığınız firmanın yetkilileri ile görüşerek tüketici kanununun ayıplı maldan kaynaklı olarak alıcıya verdiği hakları yani haklarınızı hatırlamanızda fayda olacaktır. Tüketici Kanununun tüketiciye ayıplı maldan dolayı verdiği haklar ise Malın İadesi ve Ödenen ücretin tarafınıza teslime, Malın Yenisi ile Değiştirilmesi, Maldaki ayıp bedelinin tespit edilerek malın değerinden düşülmesi yada malın tamir edilmesidir. Bu haklardan herhangi birisi TÜKETİCİ TARAFINDAN seçilerek kullanılacaktır. Bu hakları bildiğinizi firma yetkililerine iletmeniz sorunun çözümünde işe yarayacaktır. 
Bütün yolları deneyip bir çözüm bulamamanız halinde ise Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine başvuru yapabilirsiniz. Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri İllerde Sanayi ve Ticaret Müdürlüğü bünyesinde, İlçelerde ise Kaymakamlık binası içerisindedir. Başvurularınızı şikayetinizi ayrıntılı bir biçimde açıklayan bir dilekçe ile bizzat veya e-posta yoluyla yapabilirsiniz. Unutmamanız gereken durum ise şikayet dilekçeniz ekinde şikayet ettiğiniz konuya dair elinizdeki tüm belgeleri de göndermeniz gerekir. Bu belgeler genellikle fatura, garanti belgesi, satış sözleşmesi, satış fişi, para ödeme makbuzudur. Konuya ait elinizde farklı bir belgede mevcut olabilir. O belgeleri de göndermenizde fayda vardır. Dilekçenizin içeriğinde satın aldığınız ürünün veya hizmetin ne olduğunu ve özelliklerini, ürünün tarafınıza ne zaman teslim edildiğini veya hizmetse hizmetin tarafınıza ne zaman ve nerede verildiğini, şikayet konusu ödediğiniz ürünün bedelini ve sizin ne kadar ödeme yaptığınızı, tarafınıza satılan ürün veya sunulan hizmette ayıbın ne olduğunu, konuyla ilgili satıcıya yaptığınız başvuruları ve satıcının size verdiği olumsuz cevapları, seçimlik haklarınızda hangisini kullanmak istediğinizi ayrıntılı bir biçimde anlatın. Hakem heyeti 3 ay içerisinde bir karar vermek zorundadır. Bu karar kararın verildiği tarihten itibaren 5 gün içerisinde tarafınıza bildirilir. Unutmayın ki hakem heyetlerine yapacağınız bütün başvurular tamamen ücretsizdir. Bu sebeple bu tür bir hakkınız ihlal edildiğinde muhakkak hakem heyetlerinde haklarınızı arayın. 
Satın almış olduğunuz ayıplı mal veya hizmetin değeri 1 Ocak 2011’dan itibaren 1.031,87 TL’nin altında ise (Parasal Sınır Her Yıl DİE’nin ÜFE’de meydana gelen yıllık artış oranında artırılır.) sorunun çözümü için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurmanız zorunludur. Zorunlu durumlarda yaptığınız dilekçe ile başvurularda hakem heyetinin verdiği karar bağlayıcıdır.Hakem heyetinin verdiği lehinize karara rağmen ürünü veya hizmeti satın aldığınız satıcı bu karara uymaz icra yoluyla karara uymasını sağlayabilirsiniz. Fakat genel itibariyle firmalar bu tür kararlara uymaktadır.  Hakem heyetinin kararı aleyhinize çıkması durumunda da Tüketici Mahkemesine dava açarak da hakkınızı arayabilirsiniz. Şikayet konusu olan hizmetin değeri 1.03,87 TL’nin üstünde ve 2.693,78 TL.’nin altında ise Hakem Heyetlerine başvurulabileceği gibi, Tüketici Mahkemelerine de başvurulabilir. Fakat bu durumda hakem heyetince verilecek kararlar kesin değil delil niteliğindedir. Satıcı firma buna uymayabilir. Tüketici Mahkemesine açacağınız davada hakem heyeti kararını delil olarak kullanabilirsiniz. Unutmayın ki hakem heyetlerine yapacağınız başvuru ile haklarınızın tarafınıza iade edilebileceği gibi size ayıplı mal vererek sizi zarara uğratan firmalarda zarara uğrayacak ve zarara uğrama ihtimallerine binaen sizden sonraki müşterilerine ayıplı mal hususunda daha özenli davranacaktır. Bu sebeple hem kendi yasal haklarınızı kullanmak hemde sizden sonraki tüketicilerin zarara uğramaması için hakkınızı ihlal eden firmalara karşı bu yola muhakkak başvurunuz.

25 Şubat 2013 Pazartesi

İnternette Yayınladığınız Yazıların Korunması İçin Neler Yapmalısınız


calinti-icerik
Son zamanlarda internet ortamlarında karşılaşılan en riskli durumlardan biri size ait büyük uğraş ve birikimlerinizi ortaya koyarak yazdığınız makale ve yazılarınızın, web siteleriniz veya bloglarınızda yayınlanmasından sonra çalınıp başka sitelerde başka kişilerin adlarında yayınlanmasıdır. Özellikle popüler olan yazıları kopyalayan bazı blog yazarları ve site sahipleri birçok kişinin emeğini çalmaktadır. Yazılarını güncel olarak dizinlere kayıt ettirmeyen blog yazarları ve site sahipleri ise en büyük arama motoru olan Google gözünde kopyacı site olarak gözükmekte ve mimlenmektedir. Size ait yazıların içeriğinin kopyalanmasına internet sözlüğünde “Çalıntı İçerik” denmektedir. Bu durumla sık sık karşılaştığımız için yazılarınızın bu durumla karşılaşma riskini azaltmak için neler yapabileceğinizi bu yazımızda anlatacağız. 
Öncelikle yapılması gerekenler size ait yazının korunması olacaktır. Bu yazının korunmasını noter yoluyla yapabilirsiniz ama bu durum hem külfetli hem de sanal ortamda kısa vadede bağlayıcılığı olmayan bir durumdur. 
Sizlere en pratik çözüm yolunu anlatacağım. Bu yol denenmiş ve sonuçları görülmüştür. %100 başarı beklemek elbette ki anlamsızdır ama bu aşağıda ayrıntılı anlattığım yolu kullandığınızda içeriğinizi çalan siteyi layıkıyla cezalandırmış olacaksınız.    
İçerik hırsızlığı konusu ile karşılaşmamak için yapmanız gereken öncelikli iş yazılarınızı yazdığınız anda internet üzerinden kayıt ettirmektir. Sitenize eklediğiniz yazının korumasını alabilmek için http://www.dmca.com sitesine üye olmakla başlayabilirsiniz. Bu site 3.000.000’a yakın kullanıcı olan ve kullanıcıların yazılarının bir nevi tescilini aldığı bir sitedir. Bu siteye kayıt olduktan sonra yazdığınız bütün yazılar için ücretsiz veya ücretli olarak tescil işlemi yapabilirsiniz. Sitenizin tamamı için lisans alabilirsiniz. Bu site yazının size ait olduğuna dair sanal bir lisans vermektedir. Hukuki olarak bu tescilin ve sanal lisansın geçerliliği olmasa da Google için bu site çok önemlidir. Google bu sitede tescil yapılan yazıları ilgili kişiye ait olarak kabul etmektedir.  Birinci aşama olarak bu siteye kayıt olarak yazılarınızı koruma altına almış oldunuz. 
Peki yazılarınızın çalındığı veya çok az değişikliklerle yayınlandığını nasıl anlayacaksınız? 
İşte bu durumda da başka bir site yardımınıza koşuyor. http://www.tynt.com sitesi üye olduğunuzda yazılarınızı kopyala yapıştır şeklinde çalan site sahibi ya da blog yazarlarını tespit edebiliyorsunuz. Siteye kayıt olup metinlerinizi siteye eklediğiniz takdirde yazılarınız başka sitelerde ya da bloglarda yayınlandığı zaman size uyarı maili geliyor. 
Önce yazıları kayıt ettirdik, sonra da yazılarımızı içerik hırsızlığı yaparak çalanları bulduk peki bunun yaptırımı ne olacak diyorsunuz? 
Öncelikle yapılacak bu yaptırımın site sahibi için hukuki bir bağlayıcılığı yoktur. Fakat internette bulunmanın ana kuralı olan arama motorları burada devreye girmektedir. İçeriğinizi çalan siteleri yazılarınız için lisans aldığınız DMCA sitesi aracılığıyla şikâyet ediyoruz. DMCA sitesi sizin kayıt ettiğiniz yazı ile kopyalandığını iddia ettiğiniz yazıyı karşılaştırıyor. Yazının kopya olduğunun onaylanması durumunda sitenin bir özelliği devreye giriyor. DMCA Protection denilen bu özellik sayesinde yazılarınızı çalan site ve bloglar büyük arama motorlarına iletiliyor. Google, Bing, Yahoo, Yandex gibi büyük arama motorları DMCA sitesini çok önemsiyor. Bu sebeple herhangi bir site için DMCA sitesinden gelen ihbarı değerlendirerek siteyi kendi arama motorlarında banlıyor. Banlanan site aramalarda çıkmıyor. Bu ban sadece sizi yazınıza dair değil sitenin tüm indexlerine dair yapılıyor. 
Bu yazıyı kaynak göstererek istediğiniz gibi yayınlayabilirsiniz ama kaynak göstermeden yapılan yayınlar da Avukat olarak bu yöntemi kullanıyorum. Unutulmamalı ki emek verip oluşturduğunuz bu yazıların takdir görmesinin ana kuralı kaynak gösteriminden geçmektedir.